
Bu köşeden ilimizi ilgilendiren bir çok konuda sayısız yazı kaleme aldık. Daha çok siz değerli okuyucularımızın telkinleri üzerine yazılarımızın konularını belirledik. Her ne kadar daha çok siyasi istikrarsızlık başlıkları üzerine yoğunlaşmış olsak bile gözden kaçan “çok kritik” bir konuyu ele alacağız bu yazıda.
Malatya’da sermaye el değiştiriyor. Görünen ve görünmeyen bu sublimlnal dönüşüm üzerinde duracağız daha çok. Sermaye nasıl ve neden el değiştirdi? Perde arkasında neler oldu? Malatya yeni sermaye değişimine hazır mı?…
Aslında çok yönlü bir değişimle karşı karşıyayız. Siyaset, sermaye, kara para, kadın ticareti, uyuştucu inşaat her alanda bir değişim göreceğiz. Eskiler topyekün gidecek yeniler gelecek.
Eskiden Kanalboyu’nda dairesi olanlar zengindi. Şimdi kanalboyu’nda oturanlar en fakiri. Fahri Kayahan’da malı mülkü olanlar birden zenginler listesine girdi ve yeni zenginler [mantar gibi] türedi, eski bilindik aileler, soy isimleri sessiz sedasız sahneden çekilirken yerine bilinmedik markalar, kurumlar, konsensuslar, CEO’lar hazır’ola geçti. .
Öyle ki tek tip konutlar, tek tip iş yerleri, tek tip caddeler, standart bir yapılaşmaya gidildiği yeni bir kentleşmede halkı ikna etmek, rasyonaliteye aykırı olsa da farzedelim halk ikna edildi fakat bu tek tip ve eşit bir yaşantı modülüne alışma süreci sonrasında meydana gelecek “sosyal patlamaya” hazır mıyız? İkizce’ye binlerce konut yapıldı. İlk başta kiralar 15 bin’den başlıyordu, 10 bin’e düştü, 5 bin’e kadar geriledi; çünkü oraya kimse gitmek istemiyor. Gayri meşrunun merkezi olmaya aday devasa bir yerleşke sermaye değişimi ile birlikte farklı malzeme önümüze koymayacağı ne malum? Belki de daha modern, akustik, düzenli yeni bir Cezmi Kartay’a dönüşür. .
Malatya, uzun yıllar boyunca hem ticaret kültürü hem de aile şirketlerinin köklü yapısıyla istikrarlı bir ekonomik dengeye sahipti. Şehirde sermaye, genellikle kuşaktan kuşağa aktarılan, yerel sosyal ağlara sıkı sıkıya bağlı, muhafazakar programda iş yapma alışkanlıklarıyla şekillenmişti. Ancak özellikle son 10–15 yılda Malatya’da sermayenin kimde toplandığı, nasıl dağıldığı ve hangi ilişkiler üzerinden yeniden şekillendiği radikal biçimde değiştiğini gözlemlemekteyiz.
Bu dönüşüm, yalnızca ekonomik bir kayma değil; aynı zamanda siyasetin, göçün, yıkımın, yeniden inşa süreçlerinin ve yeni nesil ticari davranışların kesişiminde ortaya çıkan büyük bir toplumsal hareketliliktir. Klasik Malatya sermayesi geriye çekildi, bilinen markalar, aileler ya büyük şehirlere yatırımlarını taşıdı yada Malatya’ya yönelik çok fazla yatırım kaynağı ayırmadı. Daha çok ÜÇ HARFLİ marketler [mutfağında tasarlı ] mantığında yeni markalar sahayı ele geçirdi.
Geriye dönüp baktığımızda Malatya’da geleneksel sermaye sahipleri genellikle tarım ve kayısı ticareti üzerinden birikim yapmış, inşaat sektörünün en alt tabanından gelen, Tekstil yada küçük sanayide yoğunlaşmış çoğunlukla aile şirketleri şeklinde örgütlenmiş yapılardan oluşuyordu. Ancak bu yapılanmalar üç büyük darbeyi kaldıramadı:
a) Küresel Rekabet ve Eskiye Bağlılık:
Yeni nesil üretim metotları, dijital ticaret, lojistik dönüşüm ve kur krizlerine uyum sağlayamayan birçok şirket ya küçüldü ya da piyasadan çekildi.
b) 6 Şubat Depremleri:
Depremler, Malatya’daki küçük ve orta ölçekli işletmelerin omurgasını felce uğrattı. Deprem sonrası ekonomik faaliyetler büyük oranda; müteahhitlik, yıkım–hafriyat, yeniden inşa ihaleleri üzerinden şekillendi. Bu süreçte yıpranmış, sermaye gücü zayıflayan aile şirketleri rekabet edemez hâle geldi.
c) Siyasi Bağlantılı Yeni Ticari Alanlar:
Eski sermaye, devlet destekli projelerdeki etkinliğini kaybettikçe, “sermaye–bürokrasi–siyaset” üçgenindeki ağırlığını” da yitirdi.
Yukarıda saymış olduğumuz nedenler ekseninde yeni Malatya sermayesi ihalelerle büyüyen yeni nesil güçlerin eline geçti. Yeni sermaye dediğimi kollektif güçler daha çok sırtını devlete ve ihalelere yaslamış şirketlerin varlığından söz edebiliriz. Hiyararşik tabloda Malatya’da 2018 sonrası belirgin bir şekilde şu tablo oluştu: İnşaat ve İhale Merkezli zenginleşme; Karayolları, TOKİ, belediye projeleri, altyapı ve yeniden inşa süreçlerinden doğan büyük ölçekli kaynak, “yeni sermaye grupları”nı yarattı. Bu grupların ortak özellikleri: Siyasete daha yakın olmaları ve hızlı büyümeleri.
Sizlerde taktir edersinizki genellikle geleneksel ticari risk hesaplarından uzak, daha agresif yatırım modelleri kullanmaları. Hemen her şirketin arkasında bir siyasi, siyasi grup veyahut siyasi bağlantısı var. Özetle iktidarın desteklediği ve tarihçeleri 3-5 yılı geçmeyen taşeronla yöntemiyle büyümüş şirketlerdir.
Böyle olunca sermayenin hızlı bir el değiştirmesinin önü açılmış olmakta. Diğer en önemli etkenlerden biri de dışarıdan gelen firmaların etkisi oldu. Deprem sonrası; Antep, Kayseri,Ankara, Elazığ, İstanbul merkezli büyük ve birçok firmalar Malatya’daki ihalelerden aslan payı almak için resmen akın etti. İrili ufaklı yüzlerce rantabıl buraya çadır kurdu enkaz ortasına. Bu durum yerel sermayenin sahadan silinmesine yol açtı. Hatta yerel sermayeler bu firmalar karşısında sesini dahi çıkaramadılar. Dolayısıyla bu durum Malatya İçinde “Yeni Elitleşme” şeklinde bir ortama olanak sağladı.
Eskiden sessiz ve küçük çaplı olan bazı gruplar, deprem sonrası süreçte hızla etkili konuma geldi ve şehrin ekonomik haritası yeniden çizildi. Siyasetin Rolü’nü de bu çalkantılı zaman zarfında unutmayalım. Sermaye dağılımında belirleyici güç elbette siyaset oldu. Kendine yakın gruplara tanınan ayrıcalıklarla, her siyasinin desteklediği firmalar hızlı bir büyüme kat ettiği…. Doğrudan olmasa da dolaylı her siyasetçinin bir inşaat şirketi olduğu veya ortağı olduğunu bilinmektedir.
Yerel Yönetimde de bu ilişkiler bilindik [ üç senin bir benim] yöntemlerle devam etti. Belediye yatırımlarının yönü, kentsel dönüşüm kararları, alan açma politikaları bazı şirketleri bir anda büyütürken bazılarını oyundan düşürdü. Oyundan düşürülen genellikle siyasi bağlantıları olmayan, kendi gücüyle ayakta kalmaya direnen, yerel firmalardı. Belediyeler özellikle inşaat şirketlerin en çok beslendikleri kaynakları oluşturur. Yani belediyeler bir nevi siyaset destekli bu firmaların ballı kaymak menüsüydü.
Yerel yönetimler demişken örfi içi güç dengesinin ekonomiye yansıması aslında bu yazımızın bel kemiğini oluşturur. Özellikle Ak Parti içindeki güç mücadeleleri, milletvekilleri arasındaki rekabet, bürokratik atamalar ve kulisler bile şehir ekonomisinin akışını etkiler hâle geldi. Siyasete kavga arttıkça ekonomik parametrelerin de orantı olarak düşüş yaşandı. Bu sistematik dönüşüm Malatya’nın ticaret hayatını belirleyen bazı aileler ve gruplar, siyaseten zayıflayınca ekonomik alanda da irtifa kaybetti. Zenginler çoğalırken aristokrasi bitişi hızlandı.
Sıralamaya bir çok kronik etken daha dahil etmemiz mümkün. (Yazı uzamasın diye kısa keseceğim) Velhasıl Malatya’nın yeni Ekonomik haritası kendi kendine değil siyaset destekli rant aşığı-manyağı firmalarca yeniden yapılandı. Malatya’da sermayenin el değiştirmesi elbette bir gece yaşanan bir olayla değil; uzun süredir birikmiş kırılmaların, depremin yıkıcı etkisinin ve siyasetin yön verdiği yeniden formatlanmanın bir toplamı.
Üzülerek söylemeliyiz ki; eski sermaye yorgun ve dağılmış durumda. Yeni sermaye siyaset destekli ve hızlı büyüyen bir yapıda rota üzerinde. Kalıcı bir sermayeye mi dönüşecek şişirme balon patlar mı (yada ne zaman patlar) önümüzde ki günler belirleyecektir. Genç dijital sermaye ise geleceğin reel gücü olmaya aday olur mu bir şey söylemek zor. Bu dönüşümün şehir kültürüne, istihdama, yatırımlara ve sosyal hayata etkisi önümüzdeki yıllarda sonuçlarını göreceğiz! Malatya, ekonomik anlamda (kısmen) hâlâ ayakta; ancak kimin Malatya’nın yarınını finanse edeceği artık tamamen koca bir muamma. Yerel sermaye tekrar ortaya çıkıp “sizi sahneden alalım mı?” diyecekler yoksa balon patlar işler daha karışık hale mi gelecek sorularını cevaplamamız için “kahin” olmak gerek.
