
İlginç bir şehir ve sürekli ilginç şeylere tanık oluyoruz. Memleketin yeniden ayağa kaldırılması, bürokrasinin dizginlerini ele alıp ata biner gibi yönetmesi, toplumda yeniden sığ bir umut uyandırması lazımken ciddi bir başıboşluk söz konusu. Elbette siyasette başarı-liyakat ikliminin egemen olması şehir geleceğini inşa etme uygulamasında “yeniden yeni bir dizayn” gerektirir” sözü, bu inşa etme aşamasını kolaylaştırır.
Tersine, yani başarısız, liyakatten yoksun yönünde gelişmeler ise düşük, çapsız, lakayt bir tablo önümüze koyar. En çok düşük, çapsız, liyakatsiz işaretleri çıkıyor karşımıza.
Şehri bir bütün merkez şeklinde ele aldığımızda şehir kült’ünü oluşturan asıl kaynaklar çevreden içeriye akan güçlü can damarlardır. Yani ilçeler… İlçeler bu gücü dışardan destekler hali, şehir bütünlüğünü pekiştirir. Aynı aşamada, merkez de her ilçeden birilerin yer aldığı yönetimsel otorite daha homojen, güçlü, renkli, olağan bir bağın oluşmasını sağlayacaktır.
Kaldıki ilçeleri bırakın, bu homojenize boşlukları bazen “ithal” isimlerle doldurma eylemleri son dönemlere damgasını vurdu.
Eğer ilçeler görev üstlenme rolünde geri planda kalır yada üstlenen misyon bakımından kapsamın genişletebileceğine dair az sorumluluk alınıyor ise her türlü iyimser sonuç o bölgeye az intikal edileceği muhakkak.
Bu sefer “Pütürge” ilçesi söz konusu. Varlığı yokluğu Malatya entiljansında pek belli olmayan, sanki zoraki kendini ilçesi şeklinde kabul ettirmeye çalışan ve kelimenin bütün karanlık çağrışımlarını her daim üstlenmiş, dağların arkasında; sürekli göç veren, aslında tüm özlük haklarından feragat etmiş Pütürge ilçesini bugün konuşmaya ne dersiniz.
Üstelik sadece belediyelerde değil, bürokraside, Malatya entegrasyonundan, popülerliği hızla geri çekilen yetim bir ilçe…
İstanbul başta olmak üzere, başka şehirlerde iş dünyasını, medyası, sivil toplum örgütlerini, uluslararası bağlantıları ve pek çok kişiyi kapsayan karanlık ve özelikle tekstil üretimi gibi ülkeyle başarı klasmanları yakalamış bir organizasyona sahip olduğunu Malatya’da ki payına dahil etmeyeceğiz.
Ardından bu gerekçelerle gurbette ve yerelde farkını tartışacağız en çok.
Yerelde varlığı ve ağırlığı bulunan Pütürge’lilerin yetkilerinin merkezi yönetimden -dışarı- devri veyahut Pütürge’li isimlerin geri çekilmelerinin altında ki temel nedenler nedir, onları inceleyeceğiz.
Öncelikle Pütürge öyle zor, dağınık, eko sistemi geniş, orda yaşayan bireylerine ikinci şans tanımayan halihazırda kasıtlı ve kısıtlı bir coğrafya ki burda yetişmiş insan çok az çıkar, çıkanlarda bu statülerini genelde değerlendiremez, koruyamaz ve alev samanı gibi çabuk yanıp sönmesi bir olur.
Ömer Faruk Öz, Öznur Çalık, Selahattin Gürkan son yıllarda Pütürge kimliğini taşıyan önemli siyasi isimlerdi. Yine iyi bir konumlara gelmiş bürokratlardan Battal Kanbay, Namık Gören ve son olarak Çetin Akköse.
Aslında uzun uzun bahsedebileceğimiz isimlerden şu durumda hiç biri yok. Bu tabloya bakılırsa “neden yoklar?” sorusunu genişletliğimizde sahiplenmeme, kişisel hırslar, kendi coğrafyalarından güç almamaları, iç çatışma, şehrin siyaset ve bürokratik dengelerinden bi haber ile alakalı şeklinde açıklamamız gayet doğal.
Hangisi yanlış ki? Sahiplenmeme mi, bürokratik dengeleri okuyamama mı?
Pütürge’lerin Tetikçilik ruhu
Çevre illerden, gurbette Pütürge’lier denildiğinde nedense ilk akla gelen şey tetikçilik. Genlerinde böyle bir yakınlık var olmuştur daima. Tetikçilik sadece fiziki silah tetiği çekmek anlamına gelmez. Siyasette de tetik çekmek vardır. Namık Gören’i Selahattin Gürkan’a karşı kullanan akıl aslında bir nevi tetik çektirdiler. Başkan Gürkan gönderildikten sonra aynı akıl Gören’i orada bir dakika daha tutar mı? Kanbay’a tetik çektiren de yine aynı akıl, Akköse’ye tetik çekenlerde aynı konvansiyonel güç unsurlarından geliyordu. Sıra hangi belediye başkanı, hangi bürokratta ve dahası hangi yeni senaryolar bu şehrin başına örülecek?
Her zamanki gibi bahsi geçen aklın kim olduğu sorusuna verilecek cevabın hazırda beklediği, kişileri siyaset zihinlerinde ve termolojiden alı koyan kolektifi bilinçleri değil nesnel şartlarda sürekli liyakat üstü popülistliğin şartlarını dayatanlardır.
İki derinlemesine tez var burada: “güvensizlik” veya “inanmama” seçenekleri:
Bu saatten sonra Malatya şehir genlerinde yepyeni bir siyaset modeli inşa etmek, çatışmasız bir ortamda yol almak, kuşatmaları kaldırmak, ömür boyu siyaset mekanizmasını devirmek hatta toplumun sesine kulak kabartmak ve istikrarı sağlamak için vizyon meselesinin varlığını kabullenmemiz lazım. Vizyonu görmezden geldiğimizde, tecrübe ettiğimiz bir çok araç kendiliğinden yok olur. Tıpkı Pütürgeli siyaset ve bürokratlarının sahaya tutunamama ve akabinde çöküşü getiren, siyaset üretememe açmazını kuvvetlendirmekten başka işe yaramadığı gibi.
İç çatışmalar – Kavgalar
Pütürgeli mafya grupları, siyasiler, iş insanları, STK’ları her ne hikmetse birbiriyle kavgaya tutuşmak gibi acayip bir banko huyları var. Birbirine destek, birliktelik, güç devşirecekleri yerde kadife eldiven içinde demir yumruk kullanmaları, bazen zamanın ruhuna aykırı bir duruşla, savaşma enerjilerini birbirine boca etmeleri tüm marka değerine boruşturduğu gibi çöpe. Örneklerini çokça gösterebilirim. Yükselmiş aynı kulvarda zirveye çıkmış hemşerilerimiz nihayetinde birbirine kılıç çekerler. Evet, misafir perverler, sofrasına oturulur, mertlerdir, ihanet etmezler, sözü söz değerlerine sadıktırlar ama manevra zekasını ve kabilliyetini acımasızca birbirine kullanmaktan da çekinmezler.
Bakıldığında Darende ve Akçadağ sosyolojisi siyaset sathına daha uygun olduğunu görülüyor. Tutkun ve amaçları, etki gücü birbirini tamamlıyor sürekli. Yeşilyurt bu konu da kitabını yazmış, diyecek sözümüz yok. Kale’liler ise yeni yeni uyandı, harekete harekete geçti. Özellikle Akçadağ bürokrasisi kendi işinde gücünde. Bir mevki makama gelmiş hemşerilerine sadre şifa bir çare çıkmamazlık yapan olmuyor.
O yüzden Pütürgeli isimler bir bir Malatya siyaset tarihçesinden silindi. İktidarın hiç bir reformunu ait olduğu coğrafya ilişkilendirip gelecek enerji amaçlı kullanamadılar. Daima tetikçi rolüne hareketle bedel ödemeye hazır ve nazır ütopik yapılarında; durdurulamaz bir güç zehirlenmesine dönüşmüş, şehrin maddi-manevi ihtiyaçları karşısında fikir ve paradigma üretemez hale gelmeleri bundan. Bugün Pütürge’lilerin Malatya siyaset sahnesinden tamamen ekarte olmasının diğer bir anlamı birbirine seçenek hakkı tanımamaları. Büyüğün küçüğe imkansızlığı.
İnanç Sıraç Kara Ölmeztoprak örneğini tam burada kullanacağım, çünkü sağlam bir perspektifle öne çıkıyor. Bir belki bir yıldan fazla zamandır kapı kapı geziyor, herkese başvuruyor, en kuytulara ulaşıyor ve Akçadağ siyasi aklı da arkasında duruyor. Sessiz sedasız kimseyle çatışmaya girmeden, herhangi bir tetikçilik görevine soyunmadan-durmadan yolunda ilerlediği malum. Yalansa yalan deyin. Burada temel mantık olarak bütün şehrin özellikle Ak Partiye olan güvenin makyajını tazelemek, vekil-millet yetkisini eşitleyici tutumu üzerine rektefiye tavrıdır.
Ama ya Pütürge siyasileri… Onları kavga etmeye ikna eden aklın, birbirine düşürme sayıştayıları, oluşa gelen süreci doğru kullanma görevi fazlasıyla işe yaradı. Demek ki siyasette kavga, çatışma, tetikçilik, ayak kaydırma deklerasyonları feci sonuçlar doğurabilir varsayımını hararetle kendini kabul ettirmektedir. Belki 10 belki daha fazla yıl Pütürge elitistleri benzer makam kariyerleri elde edemeyecekleri bir süreç içindeyiz. Rüyasında görürler ancak. Özetle bu işin sonu fos çıktı, ve tarih herkesi çabucak sildiği de unutulmamalı. Pütürge hikayesi ne yazık böyle bitkisel hayata girmesini kabullenen, tartışan kimsenin olmaması da tuhaf. Tansiyon 0, şeker 500, kayısı olmayınca kemik erimesi de başlarsa şaşırmayın. Kim bilir belki de ansızın bir gün kalpten gider.

Emeğinize sağlık Malatya nın Bölge bölge toplumsal sosyolojik ve psikolojik davranış modeli geliştirdiğini kişiler üzerinde çok güzel bir gözlemci olarak anlatmişsınız buradan şu sonucu çıkarmalıyız kaleminiz daima doğruları yazıyor .Bir Malatyalı olarak teşekkür ediyorum 👏🏼👏🏼
Teşekkür ederim sağolun
Padişahım rahat yaşasın bize bir tas su yeter hallen kurtuluş savaşı günleri yaşıyoruz hep bizden gidiyor Malatya siyaseti kendini kurtarma fazlalık kalırsa çevresini kurtarma marbaya dünde yok bu günde yok yarında yok olacak
Böyle geldi böyle gidecek
Emeğine sağlık anlamlıve güzel testipler iyiki varsı