İçeriğe geç

DEMOGRAFİK ALARM

Tam 15 yıldır bu köşeden sürekli haykırıyoruz. Toplumun sosyal, Siyasi, ekonomik sonuçları üzerine yüzlerce yazı kaleme almışız. Yazmak, bir konu hakkında analizi yapmak ve toplumu yarar sağlayıcı bir bilgiyi paylaşmanın elbette farklı zorlukları da olabiliyor. Zorluklara göğüs germek bizim işimiz dedikten sonra…

Asıl mevzumuza dönelim: 

Demografimiz süratle değişiyor. Demografimiz alarm vermekte. Elde edilen analizler, frekans ve araştırmalar doğrultusunda Malatya tarih serüveninde ki köklü yapısından sarkarak çok elastik bir alana kaymak üzere. Daha homojen, ideolojik kutupların yer değiştirmesi ve tabiki sansasyonel bir sisteme dayalı yaşam tarzların ortaya çıkması.

Özellikle 6 Şubat depremi ile birlikte yaşadığımız şehirde gözle görülür oranda hissedilen demografik performansın nedenleri, sonuçları ve etkilerine dikkat çekmek üzere; siyaset ve toplum bağlantılı demografik dönüşüm sürecine değinmenin bilakis artık zamanı olduğunu düşünüyorum!

 Bu yazımızda…

Oluşturduğumuz çalışma Malatya ilinin aslında sümen altı edilen, pas geçilmek amaçlanan, duyulmak istenmeyen sessiz çığlığının “en büyük” sorunu olarak nitelendirebileceğimiz demografik darbenin git gide derinleştiği halde; herhangi bir planlama ve yönetim sürecine bağlı olmadan gelişmesi, şehrin nüfus bileşenlerinin değişimine entegre yaşanan kategorize sonuçlar ciddi bir kütle halinde -çürümeye- eğilim göstermesi ve demografinin olağan üstü dönüşüm evreleri üzerinde önemle durulması gerektiğine dikkat çekmeye yöneliktir. 

Siyaset erkleri, milletvekillerimiz, STK’larımız, politikacılarımız, Kanaat önderlerimiz, üniversite ile akademisyenlerimiz sık sık demografi değişimine dikkat çekmeye yönelik bir dil kullanmaları, sürekli gündeme getirmeleri çağrımızdır buradan. 

Şimdi diyeceksiniz ki veya diyebilme ihtimalinizi hesaplıyorum “ne var kardeşim, bizlerde başka şehirlerde çalışıyor, ekmek yiyor, yaşıyoruz! Hepsi aynı şey…” minvalindeki karşıt teori oluşturma patentini kıyaslamak büyük hata olur. Çünkü Malatya bunca hızlı ve radikal bir demografik değişime hazır bir statüde değil. 

Daha çok metropol köy+kent kimliği jeopolitik nedenlere bağlı olarak yeteri gelişimi tamamlayamadı. 

Sürecin olağanca ağırlığı altında kalkmaya elverişli donanım ve ortam henüz oluşturulmadı. 

Yerle bir olmuş şehir stoku varken, ticareti tümden çökmüşken, sosyo-ekomik veriler ciddi şekilde dipleri işaret ediyorken, siyaset alanında bilinçli bir merkeziyetçilik oluşturulamamışken… Bunun yanında insan popülasyonunun sürekli karmaşık bir katsayıya taşınması risk faktörleri olarak illeri ki süreçte tüm sosyolojiyi betimleyecektir. 

Bazı kaynaklar depreme paralel şehri terk eden nüfusun 300 bin olarak telafuz eder. Çoğunluğu şehrin ihyasına katkı sağlayacak bilgi, beceriye sahipti. Yerini dolduran nüfusun da eş değer oranda olduğu tahmin ediliyor. Peki nüfus giriş-çıkış aritmetiğine göre kültürsel, ekonomik, eğitim, üretim ve sosyal tanımlamaları eşit miydi sorusu burada çok mühim bir yer tutar. Cevap: sanmıyorum. 

O halde demografi parametreleri sürekli bir değişimi göstermesi olağan bir durum. Bizim asıl vurgu yapmamızı gerektiren ters istikamette düşüş ve yükselişin tecrübe edilmemesi. Yani, orjin-yerli ve kalifiye nüfus; hani biraz da hali vakti yerinde dediğimiz burjuva, şehrin hikayesine ortak olmuş, entelektüel, kökleri bu topraklarda gömülü, ticaretini-örf adetini, kültürünü bilen, bu memleketi seven-benimsemiş kitlenin (-)yönde evrilim gösterirken; karşı tarafta çarpık, bir hikayesi olmayan, baliyo, varoş, eğitimsiz, kitlesel yönlendirmeye müsait nüfusunun hızla (+) artış gösterdiği tespitini nasıl gözden kaçırabiliriz, sorarım size?

O yüzdendir ki özellikle il merkez ve çevresini etkisi altına alarak genişleyen, özelikle Akçadağ, Battalgazi, Yeşilyurt ilçelerini tamamen ablukası altına alarak ilerleyen demografi fırtınası sosyologlar tarafından muhakkak araştırılmaya ihtiyaç duymaktadır. Hele de Akçadağ için yeni bir tanım şeklinde yerini alan “küçük Adıyaman” tabiri, Akçadağ nüfusunun ne denli bir demografik sürecin tesirine maruz kaldığını göstermektedir. Akçadağ’ın bazı kadim diye bilinen köylerinin kısa bir takvim içerisinde el değiştirmesinin risk boyutunu neden tartışmıyoruz mesela?

Şehirlerde, bölgelerde ve ülkelerde çağın gereksinimleri doğrultusunda paralel eğilim gösteren demografi kartı zaman zaman ortaya çıkabilir. Tarih yolculuklarında benzer reaksiyonlarla çokça karşılaşmaktayız. Lakin Malatya gibi küçük bir Anadolu kasabasında doğum-ölüm ve göç arasında ki dengesizlik, ani bir nüfus çıkışı, hızla yerini dolduran vasıfsız bir kitlenin sert bir dönüşümün meydana getireceği yıkımı oluşturan cümlelerin tek tek altını kırmızı kalemle çizmeliyiz bence. 

Ha deseniz ki “bunlar bize lazım değil efendi, işimiz gücümüz yok dışarıdan göç etmiş nüfusla mı uğraşalım, biz ticaretimize-rantımız-konforumuza bir de seçimde alacağımız oya bakarız, gerisi bizi alakadar etmez!” O vakit 10 yıl sonra tamamen insiyatif kusmuş bir şehir kültü kalacak elimizde. 

Pütürge ve Doğanyol ilçeleri bu konuda sarsıcı bir tavır ortaya koyarak asıl hikayesini muhafaza etmeyi sürdürüyor. Her iki iki ilçe ne olursa olsun demografiye sansür niteliğinde çarpık nüfusu bünyesinde barındırmama konusunda dirençli. Pütürge ve Doğanyol son verilere göre Malatya coğrafyasında demografik değişimin en az hatta hiç olmadığı bölgelerimiz arasında yerini aldığını belirtmek isterim. 

Demek ki Malatya demografik verileri hızlıca zigzaglar çizme safhasına çoktan girdiğini kabul edelim. Çözüm şimdilik arafta. Bugün pek fazla gündem yapılmaya müsait görünmeyebilir bir konu. Buna eyvallah. Hele de nüfusun hızla yaşlandığını göz önünde bulundurduğumuzda bir 10 ve akabinde 20 yılı baza takvimlerinde daha erezyona uğramış, kültürü yozlaşmış, asıl kimliğini kaybetmiş, bütün normlarını yitirmiş bir tablo ile yüzleşmeyi göze alıyoruz demektir. 

Buna hazır mıyız, işte orası koca bir muamma. 

.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir