
Eskiden her bölgenin, memleketin kanaat önderleri, bir büyüğü, sözü para eden kişileri olurdu. Herhangi bir yanlış eylem karşısında kalkar bir söz söylerlerdi. ‘Doğruya doğru yanlışa yanlış’ diye bilen bu insanlarda kalmadı. Hepsi toprakta şimdi. Yeni jenerasyon çok like alma, sosyal medyada paylaşım döngüsü arasına sıkışmış, internetin fantastik nimetlerine kölesi olmuş halde.
Baki olan şu ki her alanda diplere doğru gidiyoruz. Şehir şehir değil, insan o eski insan değil. Hele siyaset… Siyaset mi rant, ticaret mekanizması mı belli değil. Bana sorarsanız literatürler, sözlükler siyaset tanımına bundan böyle şunu yazmalılar. Siyaset: zengin olmak için başvurulan, siyaset girmek için yüksek paralar harcanlan, girdikten sonra da devletin sağladığı tüm imkanların hepsine lehine çevirebilen veya acımadan kullanan sorgulanmayan, denetlenmeyen bir kurumdur.
Geçen bir taziyede güya –siyasetçiyim– diye geçinen biri; kıçına, herkesin göreceği şekilde tabancasını bağlayıp geldiğini görünce var olan umutlarım da bir daha yok oldu. Özelikle Pütürge’liler silahın destanını yazmışlardır. Bilirler ki silah göstermek bir yiğitlik, mertlik sembolü değil sonradan görmenin, çaresizliğin, korkaklığın göstergesidir. Mert, yiğit kişi asla silahını göstermez. Ama siyaset bunu da klişeleştirdi.
Hele bu rant işleri yok mu Malatya’da çok daha belirgin ve göze çarpmaktadır demireceğim, gözümüze soka soka yapıyorlar. Hangi siyasetçiyi kaldırsan altında mutlaka bir inşaat işi kukusunu alıyorsun. Nedense siyasetçi eşittir inşaat. Elbette inşaata bulaşmamış siyasilerimiz de var yok değil ama istisnalar kaideyi bozmaya gücü yetmiyor ne yazık!
Malum paranın merkezi orası. İnşaat ve uzantıları. Yeni öğrendiğim bir bilgiyi daha paylaşayım bu vesile ile sizlerle. Duvar! Duvar deyip geçmeyin. Bir yerde duvar işi varsa bilin ki orda paranın anası dönüyordur. Çünkü yol, inşaat, kanilazsyon 1 ise duvara 5 yazılıyormuş. Bende kara kara düşünüyordum. Geçen sene Kubbe dağının yola paralel menfez duvarlarını neden yıkılıp baştan yaptıklarına bir anlam vermeye çalışıyordum. Meğer para duvar işinde dönüyormuş. Etrafta yapılan duvar işlerine dikkat edin. Duvar var ise bilin ki orda rant var. Evet yanlış duymadınız, sapa sağlam duvarı yıkıp yerine yine aynısı yapıldı Kubbe dağında.
Halbuki Malatya, bereketli toprakların ve güçlü kültürel mirasın şehri idi. Hititler’den bugüne kadar varoluşunu sürdürebilmiş kuzey Fırat bölgesinin kadim topraklarıdır. Fakat ne yazık ki aynı bereket, siyasetin diline uğramadığı gibi tam tersine çöl, kısır, bereketsiz, kül olmuş bir merkeze dönüştü. Hele de son yılların kendine küsmüş, halka küsmüş siyaset de…
Son yıllarda Malatya siyasetinde yaşanan tablo, halkın beklentisinden çok, kişisel çıkar hesaplarının yansımasına dönüşmüş durumda. Siyasetin çarkları paslanmış çalışmaz bir hale geldi. Artık yağlamak mı gerekiyor, parçayı söküp komple değiştirmek mi yoksa tamir etmek mi bir şey söylemek zor.
Bir zamanlar fikir üreten, siyasete bir marka değeri bulunan memleketin geleceğini konuşan siyasetçiler vardı. Kanaat önderleri, akil adamları vardı. Ülkede bir ağırlığı olan adamlar çıkarmıştı. Şimdi ise Malatya siyaseti tepe takla, koltuk hesaplarının ve suskun kabullerin arasında sıkışmış kalmış durumda. Açılış, hayırlı olsun ziyaretleri, çay kahve muhabbetlerine girmeyeceğim. Şehrin gerçek meseleleri — deprem sonrası yeniden yapılanma, kayısının geleceği, genç işsizlik, göç ve üretim eksikliği — konuşulmak yerine, parti içi çekişmelere ve göstermelik projelere kurban ediliyor.
Ne yazık ki bugün Malatya’da siyaset, halkın değil, siyasi kulislerin nabzına göre atmaktadır. Kentin sokaklarında dert çok ama çözüm yok. “Yapıyoruz, edeceğiz” cümleleriyle başlayan her vaat, sonunda sessizliğe gömülerek yok oluyor kendi kendine. Sanki beddua edilmiş gibi. Kimse hesap vermiyor, kimse hesap sormuyor. Hesap verecek kimse de yok hesap soracakların zaten nesli tükendi.
Malatya’nın siyaseti artık bir kısır döngüye dönüştü: Aynı isimler, aynı sözler, aynı sonuçlar, aynı sosyal medyalar, aynı akıl, kes+kopyala+yapıştır formülleri. Şehrin enerjisi, taze fikirlerle değil, eski alışkanlıklarla tüketilmiş bir markaja iteklendi. Gençlerin siyasete olan ilgisi azalıyor; çünkü gördükleri, değişimin değil, durağanlığın hikâyesi.
Malatya, potansiyeliyle bir Anadolu yıldızı olabilirken, bugünkü yönetim anlayışıyla ne yazık ki kendi ışığınının düğmesini basıp söndürdü. Bölgede ki rakip şehirleri saymamı ister misiniz? Elbistan, Cizre, Adıyaman, Ağrı, belki de Muş. Şimdi diyeceksiniz ki abartıyorsun, öyle değil/olamaz. Allah aşkına söyleyin Maraş’la biz aynı boyutta mıyız gerçekten? Diyarbakır’la boy ölçüşebilir miyiz? Elazığ kayısımıza el koymaya hazırlanıyor adamlar. Ciddi bir çalışma içindeler. Elazığ bile açıktan meydan okuyorlar. Maalesef gerçekler acı olsa da böyle! Siyaset nakavt. halka hizmetten çok, makama hizmetin sembolü haline gelmiş durumda.
Artık bu sessizliğin bozulması gerekiyor. Artık bir fırtınaya dönüşmeyiz? 90 yıllarında “Doğunun Paris’i” algısının güçlü olduğu günlerimize dönüp ordan başlamalıyız belkide. Nasıl mı, onun da cevabını siyasiler bulacak. Bulamıyorlarsa bulacak olana bırakacaklar. Malatya’nın artık susmayan, sorgulayan, yenilik isteyen bir siyasete ihtiyacı var. Aksi halde şehir, her seçimde aynı kelimeleri duyup, aynı hayal kırıklığını yaşamaya devam edecek. Bizden söylemesi.

Tütkiye genelinde; Malatya ili özelinde; tepeden tırnağa, baştan aşağıya; bir değişim; gelişim şart! Bunlar yapılmadığı takdirde; bilgi toplumu, dijital toplum olmayı bırakın; sanayi toplumu bile olamayız. Fabrikaların birçoğunun; artan vergi yükü ve girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle; Mısır gibi ülkelere taşınması; bunu çok açık bir şekilde izah etmektedir. Umarım ki; tez vakitte; ikitidardan ve sarı sendika misali, kontrollü, güdümlü muhalefetten kurtuluruz! Kemikleşmiş, statükoyu koruyan kadrolardan kurtulmadan; hiç kimse; yeni bir fikir ve üretim, gelişim beklemesin! Kaynak bulma sorununa gelince; (ç)aldıkları, yolsuzluk yaptıkları, yurt dışına kaçırdıkları paraları; bir gecede, bir kararname ile; pekala çözebiliriz. Bunu yapabilecek bir lider, iktidar olur mu? Bence olur. En kötü durumda bile, lider çıkarabilmiş bir milletiz.
Teşekkür ederim. Emeğine fikirlerine sağlık.