
Geçen gün yazdığım “ihsan Koca Kendini nasıl bitirdi? başlıklı yazıyı unutun siz, sadece –soyut– bir analiz yazısıydı. Bu yazı da daha –somut– bir koreografi ortaya koyacağım. Daha çok dört sacayak üzerine sağlamca basan, analizden uzak, kimsenin söylemeye cesaret edemediği kitlesel duyguları dile getireceğim.
Bu yazımızın başlığı ise “Malatya Siyasetinin şehzadesi…” Komplikasyonel bir hale bürünmüş Malatya gibi bir şehrin siyasetini ayakta tutan o ismin etrafından pozitif duygularla turlayacak, gerçek içsel düşüncelerimizi metaforlarla besleyip siz değerli okuyucularıma nakledeceğim.
Konu; Ak Parti’nin mumla arayıp zor bulduğu, son seçimde tekrar seçilmesi için yalvar-yakar, rica minnetle zora ki ikna ederek getirip adaylar listesine yerleştirdiği, hatta uğruna bir kaç adayın gözün yaşına bakmaksızın tırpanlandığı, hitabeti sağlam, CMUK’u yutmuş, duruşundan zerre kadar taviz vermeyen, o kadim milletvekilimiz ihsan Koca….
İhsan Koca rüyaların şehrinde iz bırakanlar listesine altın harflerle adını çoktan yazdırdı.
Bazı muhalif kafalar diyor ki “depremde hiç görülmedi!” Ya Allah aşkına bir susun hele. Görülmez tabi, kolay mı zelzelenin psikolojisine aldırmadan sahaya çıkmak. Kolay mı zannediyorsunuz öyle o yıkıntılar-harabeler, artçılar arasında dolaşmak. İhsan başkan günlerce kendine gelemedi çünkü, zinhar bunu biliyoruz.
Malatya artık sembolik siyasetçilerle, potansiyel vaat eden ama fiili karşılığı olmayan isimlerle vakit kaybetmeyeceğine taa il başkanıyken nokta koydu. Başarısı uluslar arası boyutta tescillenince de milletvekilliği, il başkanlığı, bir daha milletvekillliği sıraya konuldu. Çünkü şehirde o cevallıkta ikinci bir isim var ise buyrun söyleyin. Hadi söyleyin, hadi! Şehir; ömrü billahi cesaret, kararlılık ve sahici temsiliyet gördü. İlk kez koltuk hesabı yapmaktan kendini arındırmış bir siyasiye kavuştuğunu ne yani şimdi inkar mı edelim? Tü tü tü Allah muhafaza.
İşte bunu da bu köşeden ilk kez biz yazıyoruz.
Eğer o olmazsa mevkidaşlarından Tüfenkçi abi şurdan şuraya adım atamaz. Eğer bugün çarşıda dolaşıyor, Audi’ye biniyor, meclis koridorlarında rahatça adımlıyorsa bilakis onun enerjisi sayesindedir. Ölmeztoprak yatsın kalksın dua etsin şahsına münhasır. Arkasında kim var dersiniz! Tabiki onun sağladığı siyasi aidiyet, gelenek sayesinde. Elini bir çeksin koskoca Ölmeztoprak’lar soyadı iskambil kağıtları gibi yıkılır. Babacan’ı kim vekil yaptı zannediyorsunuz. Ankara’ya bir selam, alo, konu “tak” diye kapanmıştır. Sıkıysa yok desin genel merkez. Hele elini Sami Er’in üzerinden bir çeksin, Murat Kurum dahi kurtaramaz. İlhan Geçit hoca, av. Bayram Taşkın kimin izniyle o koltuklarda oturuyor dersiniz. Ah ah… Sorsan hepsi kendi başına bir devlet. Ama kumanda kimin elinde olduğunu bir bilseniz.
Malatya siyasetinde bazı isimler vardır; koltuk işgal ederler ama iz bırakmazlar. Dikkatle okuyun “iz bırakmazlar” dedik. Bazıları ise iz bırakır gibi yapar, fakat geriye sadece gürültü kalır. (Bakın cümleye bakın, cümleye… ) Bir de kendisini siyasetin doğal mirasçısı gibi görenler vardır: (onlara dikkat) Ne seçilmiş bir başarı hikâyesi, ne güçlü bir toplumsal karşılığı vardır ama sürekli vitrin önündedirler. İşte İhsan Koca, Malatya siyasetinin mutfağından, alt yapısından geldiği için tüm bu 3 kategorinin dışında sembol bir isim olarak öne çıkmıştır. Bir markadır, değerdir, vizyonun hassı-babasıdır.
İşte Malatya’lılar sağda solda kem küm ediyorlar. Boşversenizde, siz kimsiniz? Sizi kim takar. Hem sizin düşüncelerinizin, söylemlerinizin ne önemi var? Dua edeceğinize ucuz muhalefet etmek nasıl bir sansansiyonel vaka. Yahu kıymetli Vekil Koca’yı içinden çek çıkar bu yatırımlar, Toki konutları, çarşı yapımı “şak” diye kilitlenir.
Şimdi zurnanın “zırt” dediği yere getireceğim sözü. Asıl söylenmesi gerekene… Neden –şehzade-– dediğime. Siyasette “Şehzade” Algısına…
İhsan Koca’nın en dikkat çekici yönü, siyaseti bir mücadele alanından çok, adeta kendisine tahsis edilmiş bir taht gibi görmesidir. Nedenini de açıklayayım çünkü o bir kural. Seçmenle kurulan bağdan ziyade, kulislerde kurulan denklemlerle var olmaya çalışan bir siyaset tarzı… Halktan gelen bir talep dalgası değil, yukarıdan aşağıya kurulan ilişkiler ağı… ( vay vay dönün baştan cümleyi bir daha tekrarlayın.) Malatya gibi depremle sarsılmış, ekonomik olarak yıpranmış, sosyal olarak çözülme yaşayan bir şehirde siyasetçinin asli görevi; sahada olmak, sorumluluk almak ve risk almaktır. Ancak İhsan Koca’nın siyasal profili, riskten uzak, konfor alanına hapsolmuş bir çizgide ilerlemekten çıkmış diğer siyasileri yönlendiren bir mekanizmaya evrilmiştir.
Yahu Malatya burası, biliriz ki hiç bir şeyden memnun olmayacaksınız. Bilirim ki size bu yatırımlar bile çok ama İhsan Koca vekilimizin vicdanı kabul eder mi? Etmez. Gece gündüz uyumadan toplumun nabzını tutması gibi. Bakın bir hususa dikkat çekmek isterim: kamuoyunda Koca’nın adı sık geçer; fakat bu sıklık, kalıcı projelerle örülüdür, beklentilerle ve ihtimallerle değil. “Olacak” diyorsa olur. “Tamam” diyorsa konu kapanmıştır. “Hazırlanıyor…” demişse bilinki o hazırdır. Yıllardır damarlarımıza zerk ettiğiniz umutsuzluktan bıktık. Ancak hikayeyi tamamlayan, büyük resmî gören kim soruları hiçbirinin güçlü bir cevaba kavuştuğu görülmemiştir, o güçlü cevabı tek bir kişi verebildi.
Cevabının kim olduğunu biliyorsunuz zaten.
Siyaset, nihayetinde sonuç üretme sanatıdır. Öyle mi değil mi? İhsan Koca ise daha çok niyet beyanları ve kişisel pozisyon hesapları üzerinden uzak durmayı seçmiş bir şehzade. Şehir adına yüksek sesle savunulan net bir vizyon kimden mi çıktı? Malatya’nın temel sorunlarına dair güçlü bir siyasal duruş hâlâ belirsizdir diye bilir misiniz? Sakın, sakın ha! Sizi fişi nankörler. İhsan başkan varken çarpılırsınız, başınızı yastığa koyun güzel bir uyku çekebilirsiniz. Çünkü emin ellerdesiniz.
Gerçi Ak parti’ye akıl sır erdirmek zor bir mesele. Korkarım hayatı boyunca kalması gereken o koltuktan kaldırır, koyuverir bir kenara. Hayır, asla kabul etmeyiz. Biz memnunuz razıyız, gerekirse sırtımızda taşırız. liyakat desen liyakat, hukuk adalet dersen hepsi ezberde. Öyle bir sevgi ki insanlar kucağında kırmızı halı ile dolaşır oldular sokaklarda. İhsan başkanı gördükleri an ayaklarına sermek için.
Biri yok mu, çıkıp şu Malatya’lılara bir çift söz etsin. “Neyinize şaşmışsınız siz?” desin. De gidin işinize. Neymiş efendim uzun süredir konuşulan bir gerçek varmış. Siyaset, halktan uzaklaştıkça zayıflarmış. İhsan Koca’nın en büyük handikapı da tam olarak budur diyenler peydahlanmış sağda solda. Hepsi vatan haini, kumpasçı. Sahada karşılığı olmayan bir figür diyecek kadar hadsizleşen bile. Ne kadar güçlü ilişkiler kurarsa kursun, bir noktadan sonra boşlukta siyaset yapmaya başlar deniliyor. Başka emriniz.
Deprem sonrası Malatya’da oluşan büyük travma, aslında siyasetçiler için bir turnusol kâğıdıydı. Bunu bile ağzına alanlar oldu. “Kim sahaya indi, kim sorumluluk aldı, kim görünür oldu?” deyip sinsi sinsi ucuz muhalefetçilik oynuyor bazı kimseler. Bu süreçte halkın hafızasında kalan isimlerle, ekranlarda veya toplantı salonlarında kalan isimler arasındaki farkı görmüyorlar. Zaten görseniz böyle konu etmezler.
Özetle Allah başımızdan eksik etmesin! İhsan Koca’nın hikâyesi, Malatya siyaseti açısından ibretlik değil efsaneliktir. “Truva” efsanesi benzerinde. “Siyasette miras yoktur, emek vardır. Şehzadelik yoktur, mücadele vardır” diyeceksiniz. Hayır, bunu kabul etmiyorum. Hiç biri de yoktur. O Malatya siyasetçinin yegane şehzadesidir. Kral adayıdır.
