İçeriğe geç

ALİ BAKAN’a KONVASİYONEL SALDIRI NEDENLERİ

Ali Bakan, AK Parti Malatya il başkanı. Yani Malatya’da ki siyasi Vali. Recep Tayyip Erdoğan’ın il’deki en yetkili temsilcisi. Mevcut şartlarda siyasette tamamen en yetkili bir isim. Hatalarını günahlarını, toplumun kendisinden beklentilerini karşılayamama, ekibini aktife edememe vb görevlerini hepsini bir yana bırakalım. Ciddi bir saldırı altında. Hatta bu saldırının boyutu konvansiyonel boyutta ulaştı. 

Bazen hakkında yapılan paylaşımlara bakıyoruz, alınan sert tavırlara, tamamen ekarte etmeye yönelik girişimler –haksızlık– boyutuna vardığı, özellikle kendi camiasından hele de Ak Parti içinden aldığı sert ve acımasız salvolar sonrası işlevsiz bir hale getirilmesi süreci hız kazanmışken; Bakan’ın ise “kol kırılır yen içinde kalır” politikasal duruşu şu şartlarda çok fazla işe yaradığını söyleyemeyiz. 

Özelikle bir ekip tarafından ablukaya alınan Bakan; kıskacı aşmak için hiç bir şey yapmıyor mu, yapamıyor mu bizzat kendisine sormak gerekir. Karşısında öyle bir klik var ki yerel siyasete manipüle oluşturmakta duayen bir safhaya ulaştı. Ondan sağdan-soldan-önden-arkadan her yönden ani sert darbelerle vuruyorlar. Bakalım nereye kadar direnecek? Bakan’ı imha etmek için organize edilen, (ki nerden organize edildiğini de iyi biliyoruz), bir an önce yıpratarak tasfiye etme çalışmalarına farkındaysanız son günlerde gaz pedalına köküne kadar basıldığını görmekteyiz.  

Siyasette saldırılar, çoğu zaman kişisel husumetlerden ziyade yapısal ve konvansiyonel nedenlere dayanır. Ali Bakan’a yönelik artan eleştirilerin çoğu siyasi  eleştiri mahiyetini aşıyor ve yapılan operasyonel saldırılar da bu bağlamda değerlendirilmelidir. Görünürde bireysel çıkışlar gibi algılansa da, arka planda siyasal rekabet, güç dengeleri ve çıplak çıkar çatışmaları bulunmaktadır.

Zaman zaman bizde sayın Bakan’ı eleştirisel yazılar yazdık. Yine yazacağız. Tamamen görev bilincinin farkındalığına davet buyuran, dükkanın önüne bir mıntıka temizliği yapmasını, ekibine bazı sorumlukları yüklemesine yönelik yazılardı bizim yazdıklarımız. Okuyucularım iyi bilir tüm yazılarım bu minvalde bir duruşu sergiler. Yani düşmanca, kişisel bir hırsla, zalimce duygularla olaylara yaklaşmak haddimize değil bizim. Malatya’da öyle bir bilinç oluşageldi ki; hele de bizim basın camiamızda. ya taraf olacaksın ya düşman. Ortası yok. Her ikisi de çok yanlış. Eleştiri kültüründen faydalanabiliriz oysa. Adaletli, vicdanlı bir yaklaşım olursa bazı taşlar daha sistemsel yerine oturur. 

Malatya siyasetinde son yıllarda meydana gelen ciddi bir sorunu daha burada dile getirmek taraftarıyım. Yanlış bir güç dağılımı yaşandı. Bu durum da alan daralması getirdi. 

Kim olursa olsun fark etmeksizin; bir aktörün güç kazanması, kaçınılmaz olarak başka aktörlerin alan kaybetmesi anlamına gelebilir. Burada Ali Bakan herhangi bir profil yükseltmedi ama ters orantıda nedense düşmanları çoğaldı. Sayın Bakan’ın biraz da şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekmez mi?  Profili ya da etkisini artırmayan hamleleri, mevcut statükodan beslenen çevrelerde rahatsızlık neden oluşturduğunun nedenlerini bulmalı ve üzerine gitmelidir. Bu tür saldırılar, çoğu zaman kaybedilen alanı geri kazanma refleksinin bir ürününe dönüşebilir. 

Bakın Malatya metropol bir köy. Aslında küçük bir yer. Herkes bir yerden sonra birbirini tanır. Ali Bakan’ın temsil ettiği siyasi çizgi de ortada. Kişiliğine diyecek yok. Kime sorsan namuslu, şerefli bir şahsiyet sözlerini duyarız. Söylemleri veya duruşu toplumsal taban ile bazı grupların alışık olduğu dengeleri bozmuş olabilir. Özellikle karar mekanizmalarında daha görünür hale gelen isimler, hem kendi cephelerinden hem de karşı cephelerden hedef haline gelir. Bu durum, şahıstan çok temsil edilen pozisyonun hedef alınması anlamına getirir. Özetle Bakan şu an Malatya siyasiler içinde birinci sıradaki hedeflerden. Milletvekilleri, belediye başkanı ve bir çok meclis üyesinin neden karşıt bir tablo sergilediklerinin manasına ulaşması lazım. Yoksa kaybeden Malatya ve şehrin siyaseti olur. Halihazırda rüzgar tersine değil aleyhine esiyor. Kasırgaya dönüştü nerdeyse. Karşıt saldırıları organize edenler çok profesyonel. Her şeyi düşünüyor, hesaplıyorlar. Şayet sayın Bakan akışına bıraksa, “ben buyum, beni bilen biliyor zaten, kim ne derse desin” minvalinde yoluna devam etse her an sert bir fırtına ile alabora olabilir. 

Kendisi bilir….

Diğer bir şey ise yine aynı çevreler tarafından öne sürülen değişim korkusu. Aynı kulis bilgisini bende sosyal sayfamda paylaşmıştım. Hatta ilk paylaşandım. Siyaset öyle acımasız bir bir şey ki; değişim vaadi taşıyan her figür, doğal olarak bir direnç göstermek zorunda kalır. Alışılmış yöntemlerin, ilişkilerin ve çıkar ağlarının sorgulanması; değişimden zarar göreceğini düşünen kesimlerde savunma refleksi yaratır. Ali Bakan’a yönelik saldırılar, bu değişim korkusunun dışavurumu değil tasfiye sürecini hızlandırmaktan çok psikolojik olarak “başarısızlığı” kabul ettirmektir. Sayın Bakan’ın karşı stratejilerine henüz rastlamadık. Madem il başkanısın, maden o koltuğa oturdun ve de Recep Tayyip Erdoğan’ın birinci elden temsilcisin bu konvansiyonel saldırılara karşılık vermiyorsan aidiyet taşıdığın liderin marjına zarar vermiş sayılmaz mısın? Onun şehirde ki varlığını koruyamıyor anlamı çıkarılmaz mı? 

Hulâsa Ali Bakan’ı seversiniz sevmezsiniz o ayrı mesele. Şahsen ben bir algı yönetimine kurban edilirse üzülürüm. Çünkü şehirde at koşturan klikin zaferi sayılacak bu. Kamuoyunun etkisi bu derinlemesine analiz edilmiş operasyonu anlamaya vakfı yetmez ama bu klik her zaman bu öykünmeyi herkes aşçısından kullanmaktan geri kalmayacaktır…

Şunu diyorum; her zaman o klik kazanmasın. İşte Ali Bakan bu nedenle bulunduğu makamın kudretüne yaslanarak gerekirse aslan pençelerini gösterme vakti göstermelidir. Aksi “ya herro ya merro!”

Çünkü konvansiyonel-siyasal mücadelede saldırılar yalnızca doğrudan hedefi yıpratmayı amaçlamaz; aynı zamanda kamuoyunda algı oluşturmayı hedefler. Sürekli eleştiri ve ithamlarla anılan bir figürün meşruiyetinin zedelenmesi amaçlanır. Ali Bakan’a yöneltilen saldırıların önemli bir kısmı da bu algı savaşının parçasını oluşturuyor. Bu yüzden saldırıların kaynağı her zaman karşıt cepheler değildir. Aynı siyasi yapı içindeki rekabet, yükselen bir isme karşı daha sert refleksler doğurması daha riskli ve tehlikelidir. Ali Bakan’ın konumu, bazı iç dengeleri zorlamış ve bu durum örtülü ya da açık saldırılara zemin hazırlamış olduğunu artık net olarak okuyoruz. Bu yazıyı da bu sebeplen kaleme aldım.

Yazımı sonlandırmaya doğru giderken; Ali Bakan beni tanımaz. Bende tanımam. Tanımam içinde hiç bir çabam olmayacaktır. Yalnız doğruları yazmak zorundayım. Çünkü babam merhum Hamit bey bana doğru durmamı öğüt etti. Özetle Ali Bakan’a yönelik saldırıları yalnızca kişisel eleştiriler ya da anlık tepkiler olarak değerlendirmek eksik bir okuma olur. Daha çok bir ekip tarafından organize edilen bu çalışmanın önüne geçmek gerekiyor. Bu saldırıların büyük bölümü, siyasetin konvansiyonel doğasından kaynaklanan güç mücadelesinin, değişim hareketini tetiklemek ve temsil savaşlarının doğal sonucu olarak ortağa çıktığı doğru. Asıl mesele, bu saldırıların kime ne kazandırdığı ve hangi yapısal sorunları görünür kıldığıdır. Siyasette kalıcı olan, saldırıların gürültüsü değil; bu gürültünün ardındaki gerçek dengeleri doğru okuyabilenlerdir. Belki de Bakan yerine düşünülen Nuh’u oturtmayı planlayanların feci bir kuyruk acısının dışa vurumu. Ben bu sonucu çıkarırım sizde buyrun başka sonuçlar çıkarın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir