
Her şeye ‘durup dururken” başladı demenin bir riski kalmadı. Önce boşluk hissedildi, il’in psikolojik ve siyaset yetersizliği tespit edildi, şehir ve insanlarıyla özdeşleşmiş endüstriyel ürünün bir sahibe ihtiyaç duyduğu net verilerle fark edildi. Ve himaye etmek için düğmeye basıldı!
Sadece o kadar değil…
6 Şubat depreminde büyük yara almış şehrin hikayesi hedefe açık halde görüldü, iki ilin arasında siyasi üstünlük yarışına dönüştürüldü, bizim bürokraside ki boşluk değerlendirilmek istendi ve yaralarını sarma mevsiminde, hümanist bir tavırla, tıpkı Don Kişot’un yel değirmenlerine mızrak savurması gibi sünger polemik dolu bir gündem öne sürüldü.
Kim tarafından?
Elazığ MHP milletvekili Semih Işıker’in Sanayi ve Teknoloji bakanı Mehmet Kacır’a ‘Baskil kayısısı’ tescil başvurusuyla…
Efendim Baskil Kayısısı Baskilin, bundan böyle Malatya pazar ağı altından kurtulacak, Baskil markasıyla pazarlansın, Baskil markasıyla bilinmesine yönelik kolektif sayılmayacak girişime 1 Chp ve 3 Ak Parti milletvekilinin sınırsız çek vermesi süreci izledi. Ve Tabiki olmazsa olmaz toplu fotoğraflar basına servis edildi peşinden. Her milletvekili kendi sosyal medyasında ‘eh işte güya kardeş şehirleriz de ama yine de…’ açıklamarına yer verildi. Adeta Malatya siyasetine bir meydan okumaydı bu! Peşinden sosyal medyada Malatya ve Elazığ medyasından kalemşörler karşılıklı salvolar sıraya girdi.
Aslında söylenecek çok şey var bu konuda. Bir kere burada suçun büyüğü Malatya’nın. Yönetici ve siyasilerin bilumum çapsızlığı. Bir değil elli hatasını sayabilir insan. Çünkü Kayısıya her zaman vefasızlık-haksızlık yapıldı. Yıllardır Malatya yetkililerinin kayısıyı üç beş tüccar insafına terk etmesinden mi söz edelim, yüz binlerce dolar getirisi olduğu halde sürekli geri plana itilmesinden mi, ilgili-değerli bir ürün statüsüsüne bir türlü koyulmaması mı, her hangi bir pazar ortamı oluşturulmaması mı, siyaset cephesinde itibarını kanıtlayamaması mı…hangisinden…
Say say bitmez.
İşte Malatya’nın bu zaaflar bütünlüğünü fırsata dönüştürme hevesi peşine düşen ‘toplu’ Elazığ bürokrasisi; anlamı ve önemini kaybeden bir siyasi çıkışla, yel değirmenlerine kılıç savuruyorlar.. Laf olsun torba dolsun önergesi fiyasko ile sonuçlanmıştır.Çağımızın gereksinimlerine cevap vermesi gereken yerde maksat gündem olsun diye şişirilen ‘Şoklanma doktrini’ şeklinde dayatılmaya çalışılması ve formüle edilebilecek bu ‘küçük-basit’ siyasetvari olaylar silsilesinden fırlayıp önümüze düştüğünde bazıları cüretle adımlar attığını var sayacak, toplumun nazarında bir şey yaptık rüyasına kapılacak, attıkları adımların şoku atlatılmadan ‘Poff’ diye çoktan sönmüş bir balonu uçurduklarını fark edeceklerlerdir umarım.
Halbuki Malatya ilinin tarihsel röntgenini çektiğimizde 5000 yıllık bir emek var ortada. Hitit’lerden, Roma’lılara, Danişment’lilerden, Selçuklu’lara ve Osmanlı’dan günümüze Battalgazi’lerden, Niyazi Mısri’lerden, Özallar’a uzanan kadim bir emek. Ve bu emeği hiç yere heba eden yöneticilerin gerek hiyerarşik düzensizlikleri gerek siyaseti bilmemelerinin vardığı hazin sonuç işleri bu hale getirdi.
Büyük iskender’in Asya seferinde, Çin’de gördüğü “bu meyve bizim orda da yetişir” diyerek getirdiği ve ilk olarak Yunanistan’da ekilen kayısıyı daha sonra Malatya’da hiç kimsenin bilmediği-tanımadığı kayısının ikinci atası, adeta mucidi sayılan Hacı Halil’i nereye koyacağız? Sırf Malatya’ya özgü ırkı bulmak için on binlerce aşı geliştiriyor. Neticede Malatya iklimi, suyu, güneşine uygun (kendi adını verdiği) Haci Halil ırkını buluyor. Haci Halil ırkı harici Malatya’da diğer ırk kayısılar sizde taktir edersiniz ki çok fazla randıman vermez. O yere göğe sığdırılmayan kaba aşı bile üreticiyi yarı yolda bıraktı. 1 sene tutar 3 sene fire verir. 45 gün suya dayanıklı, -10 soğuğa dayanıklı, ağacı 50 yıldan fazla yaşayan, her yıl meyve veren, üstelik ağacı çok büyüyen ve islimleme şartlarına uygun bir ırkın bugün tüm Malatya’nın ekmek yediği bir emek…
Sorarım şimdi o emeği nereye koyacağız?
Gülüyoruz sadece. Onlarınki de çapsızlık, çaresizlik başka bir şey değil. Elazığ bürokrasisinden söz ediyorum. Görmemişin bir oğlu olmuş tutmuş çükünü kesmiş misali. Şimdi kayısı için pardon Baskil kayısısı için ne yaptınız, hangi Ar-Ge projeler geliştirdiniz, kaç saklama deposu kurdunuz, hangi ihracat birimleri oluşturdunuz, Baskil kayısı üreticisine nasıl imkanlar sağladınız, bu yıl kaç üreticiye teşvik kredi sağladınız diye sorsak ehh işte kem küm! Lafla peynir gemisi. Tamam Baskil kayısısı adıyla tescilleyelim. Altın harflerle de şehrin girişine yazalım. Sonuç? Yine Kırıcı’ya, Kustanoğlu’na, Kanaat’ta vs diğerlerine muhtaç olacaksınız. Kardeşim Malatya pazarı olmadan bir kilo kayısı sat hadi, o zaman bizde size ayakta alkışlayalım.
Her ürünün bir borsası, pazarlama yöntemi, bağlantıları, ihracat domine merkezi, o bölgenin ruhu ile özdeşleşmiş kimliği vardır. Tıpkı Antep fıstığının % 20’si Gaziantep’te yetiştiği halde ve Urfa ile Siirt’te daha çok yetişmesine rağmen Gaziantep’te pazar elde etmesi gibi. Siirt fıstığı tescillemiyor, Adıyaman’da ses tok, Urfa gelinden memnun.
Ey Malatya siyasileri vallahi billahi sizlerde suçlusunuz. Mevcut günümüzdekilere değil bu sitemim. 40 yıldan süre gelen kim varsa hepsi gırtlağına kadar bataklık. Kayısı bu kayısı. Altın yumurtlayan tavuk. Ama siz onu görmediniz bir türlü. Tabiki birileri çıkacak el koyacak, sahiplenecek, gerekli değeri gösterecek, çıkıp adına tescilleyecek. Bugün Baskil, yarın Iğdır, öbür gün Mut, Tacikistan, yarın Ermenistan.
Komşu ilimiz Elazığ ile aramızda tam tamına 92 km mesafenin hatrına. Şunun şurasında komşuyuz. Komşu komşunun külüne muhtaç derler. Kültür, sosyo-politik, yaşam şekilleri, aile yapısı hemen hemen aynı olan iki şehir. Bizim başımız ağrıdığında Elazığ koşar, onların parmağı acıdığında ilk Malatya yetişir. Bırakın bu boş işleri. Kayısı zaten iki ilin tescilli ürünü. Yapabiliyorsanız sırt sırta verin kayısının geleceğini beraber belirleyin. Bölerek, ayrıştırarak, hacmi küçülterek bir yere varamaz kimse. Bizden söylemesi. “Elimizden başka iş gelmiyor, kayısı üzerinden polemik çıkarmak, gündem oluşturmak faydamıza bizim” diyorsanız ona bir şey diyemeyiz.
